Yeni bir işe girerken, bir şirket kurarken mutlaka yeni, buluşçu bir çabayla başlamalı diye düşünürüm. Bu fikri paylaştığımız yedi ortakla “Hayatın her noktasında yenilikçi olmak, her sektörde, her alanda yenilikler geliştirmek ve yeni çözümler sunmak üzere bir şirket kurduk, ismi “Yeni Fikirler Medya A.Ş.” Yeni Fikirler’in ilk projesi bedava fotokopi hizmeti olan FreeKopi oldu. ”Sen çektir, ben öderim” sloganıyla hayata başladı “FreeKopi, Bedava Fotokopi”.
Özgeçmişinizi incelediğimizde birçok başarı hikayesiyle karşılaştık. Bize biraz kariyerinizi nasıl şekillendirdiğinizden bahseder misiniz?
Reklam sektörünün mutfağında “yaratıcı bölümünde” yetiştim. Çok sayıda markanın kampanyasında tasarımcı, yaratıcı yönetmen, art direktör vs. olarak görev yaptım. Yapmak istediğim tek iş, tek meslek buydu. Ürettiklerimle de bu meslek beni çok onurlandırdı, ödüllendirdi. Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi mezunuyum, o zaman ismi Siyasal Bilgiler Fakültesi Basın Yayın Yüksek Okulu idi.
Markayı bir de bizim için tanımlar mısınız?
Marka benim için müşterilerin zihninde kazandığımız mevzidir. Markanın sahibi de müşteridir. Onların algıları, düşünceleri ve markanıza verdiği değer, markanızın değeridir.
Markapala ismi sizi yansıtıyor ve bu markayı uzun bir süre önce gerek dış görünümünüz olsun gerek markapala ismi olsun siz kurgulamışsınız. Bir fikir tasarlarken nasıl bir süreç izliyorsunuz? Kendinizde bunu yaratırken hangi ipuçlarını kullandınız?
Bu tam anlamıyla bireysel markalama öyküsü. Bizim işimiz fark yaratmak… Üründe, isimde, ambalajda, dağıtımda, fiyatta vs. bir fark yaratmanız lazım. Fizik olarak; gördüğünüz gibi ortalama bir boyum var, ne kiloluyum ne zayıf, ne iri yarıyım ne ufak tefek, ne yakışıklı ne çirkin üstüne üstlük birçok kez denedim “Necdet” isminin hatırlanırlığı çok düşük, anlayacağınız her şey NORMAL. Yani kalabalıklar arasında kaybolmak için ideal bir tipim vardı. Ama işimiz fark edilmek, görülmek, dikkat çekmek üzerine.
Kendi ismimle hizmet vermeye başladığım günlerde bu standart görünüşümün ne kadar aleyhime işlediğimi fark ettim. Kendimi, adımı farklılaştırmam ve markama çağrışımlar eklemem gerektiği üzerine çalışmaya başladım. Her yıl yenilenen Türk insanı araştırmasını okuyorum o yıl ilk kez bıyıklı erkek sayısı %50’nin altına inmişti, bu yıl aynı araştırmaya göre bıyıklı erkekler 30’lar civarına indi. “Parlak fikir parlak kafada bulunur” diyerek saçlarımı kazıttım ve bıyık bırakmaya başladım. Sadece kafamın görünmesi ve dikkat çekmesi için tek renk siyah giyinmeye başladım. Bıyıklı görüntümün oluşmaya başlamasıyla şimdi kullanmaya başladığımı logoyu çizdim. İnsanlar “Pala”, “Palabıyık” gibi hitaplarda bulunmaya başlamıştı ama bu görünümüme aradığım ismi İletişim Fakültesi’ndeki öğrencilerim buldu. MARKAPALA… Sınıf kapısında birkaç kişinin “Markopolo”dan bahsettiğini sanmıştım. “Nedir o Markopolo? Filmi mi?” diye sorduğumda “Hayır hocam, Markapala diye sizden bahsediyoruz” dediler. Hemen Markapala ismiyle web sitesi aldım ve patent enstitüsüne marka tescili için müracaat ettik. Böylece Markapala oldum. Markapala olduğum günlerden bu yana hatırlanma konusunda hiçbir sıkıntım kalmadı. Zaten kimlik bizi diğerlerinden ayıran, özgün kılan görünüş, duruş, davranış ve iletişim değil mi?
1 Nisan itibariyle FreeKopi diye bir projeniz hayata geçti. Bize bu projenin nasıl ortaya çıktığını ve neler yapmayı planladığınızdan bahseder misiniz?
Yeni bir işe girerken, bir şirket kurarken mutlaka yeni, buluşçu bir çabayla başlamalı diye düşünürüm. Bu fikri paylaştığımız yedi ortakla “Hayatın her noktasında yenilikçi olmak, her sektörde, her alanda yenilikler geliştirmek ve yeni çözümler sunmak üzere bir şirket kurduk, ismi “Yeni Fikirler Medya A.Ş.” Yeni Fikirler’in ilk projesi bedava fotokopi hizmeti olan FreeKopi oldu. ”Sen çektir, ben öderim” sloganıyla hayata başladı “FreeKopi, Bedava Fotokopi.” Şimdilik Türkiye genelinde 80 fotokopi noktasında hizmete başladı. Bu projeyle öğrencilerin üzerinden fotokopinin yükünü kaldırmaya başladık. Birinci yıl için bir milyon kişinin Freekopi’ye katılmasını hedefliyoruz.
Bu projeyle ilgili ileriye yönelik planlarınız nedir?
Öncelikle FreeKopi projesinin daha ileri bir adımı olacak ki, bu projeyle reklam veren istediği profildeki kişiyle iletişim kurabilecek. Bunun dışında, bedava konseptli bir kaç proje daha geliştiriyoruz. Fakat önceliğimiz FreeKopi.
İnternette FreeKopi ismi yayılmakta ve birçok haber görüyoruz. Bizim de merak ettiğimiz bir konu bedava fotokopinin suiistimal edilebilirliği üzerine. Sizin bu konuda bir endişeniz ya da bir önleminiz var mı?
Bedava konsepti üzerine bir hayli kafa yoruyoruz. Bedava söz konusu olunca insanların kafasına israf geliyor. FreeKopi’yi kullananların davranışına baktığımızda son derece sorumlu olduklarını görüyoruz. Şöyle ki, ilk kez sistemi kullananlara 200 adet kota tanıyoruz yani mesaj atan herkes 200 adet fotokopiyi hemen çektirebilir. Fakat insanlar ihtiyacı kadar fotokopi çektiriyor; 16 adet, 32 adet, 50 adet gibi. Ayrıca sistemi ne kadar çok kullanırsa kişinin kotasını artırıyoruz. Kim, nereden, kaç adet FreeKopi çektirmiş hepsi sistemimizde kayıtlı. Şu an’a kadar kötü niyetli kullanımla karşılaşmadık.
Marka denilince aklınıza gelen 3 isim verebilir misiniz Türkiye ve yurtdışından olmak üzere? Sizce onlar başarılarını neye borçlu?
Yerli markalardan Efes bira bir mucizedir, pazarlama dersidir. Biranın tadından başlayarak pazardaki her şeyi değiştirdi. Biranın hangi kapağın altında olduğunu unutmamak üzere öğrendik. Ayrıca başta Rusya olmak üzere dış ülkelerde başarısı da kayda değer.
Çilek’in genç mobilyası konusunda pazarı bölmesi ve güçlü kimliğiyle yürüttüğü kampanyalar çok başarılı.
Türk ismiyle anılan çok az maddeden biri olan RAKI’ya karşı yıllarca haksızlık yapılmış olmasına rağmen Yeni Rakı’ın yaptığı atak çok başarılı. Artık yabancılara satılmış olsa da “Konuşmayı, muhabbete çeviren Türk mucizesi” her zaman büyüklüğünü gösteriyor.
Çevre ülkelerde yaygın olarak izlenen Türk Kanalları ve dizileri nedeniyle markalarımızın bu bölgelerde gelişme şansı artmaya başladı. Şehir markası olarak Rusların zihninde Antalya markası çok farklı.
Yabancı marka olarak; Swatch’un markalaşma mücadelesi, yaratım süreci beni çok etkiledi. Japon dijital saatlerinin dünya pazarlarını işgal ettiği yıllarda, bu sürece meydan okuyarak İsviçre saatlerinin kaderini değiştirmesi çok heyecan verici… Kitlesel, ucuz üretim için tüm dünyanın uzak doğuya yöneldiği bir dünya, İsviçre’de hem uygun fiyatlı hem de yüksek kaliteli ürünler yaratması çok etkileyici ve bu mucizeyi anlatma şekli ise başlı başına yol gösterici “Biz üretimimizi İsviçre’de gerçekleştiriyoruz hem de sekreterimize, Malezya’da ya da Tayland’daki bir mühendisten daha fazla maaş ödeyerek… Hepimiz, dünya piyasasında rekabet eden küresel şirketleriz. Fakat, bu içinde yaşadığımız topluma karşı sorumluluğumuz olmadığı anlamına gelmez… Herkes, yaşadığı yerde bir şeyler yapmalıdır. Bir ülke, knowhow’ını ve uzmanlığını kaybettiğinde zenginlik yaratabilme kapasitesini ve mali bağımsızlığını da kaybeder…”
Adidas’ın “İmkansız diye bir şey yoktur” kampanyasını çok beğendim hatta Muhammed Ali’li reklamlarını saklarım ve mesleğe yeni başlayanlara okuturum.
Blackberry ve iPhone’un mücadelesini ilgiyle izliyorum.
Bir marka yaratırken fikirlerinizle insanlara yardımcı oluyorsunuz. Fakat bir markayı sürdürmek de en az yaratmak kadar zordur. Bu konuda nasıl yönlendirmeleriniz oluyor?
Marka yaratmak ne kadar bilinç, sabır ve dikkat istiyorsa, onu korumak da o kadar bilinç, sabır ve dikkat istiyor. Markayı yerleştiği konumdan başka yerlere sürüklemek, markayı farklı alanlara doğru genişletmek, marka iletişimindeki özü değiştirmek, marka değerlerini görmezden gelmek, güncel eğilimlere prim vermek… Marka çok sayıda tehlike ve tehditle karşı karşıya kalabilir ki maalesef bu tehlikelerin büyük bir bölümü rakiplerden değil şirket içinden gelir.
Markalaşma sürecinde fikri haklarınızı koruma stratejilerinizden biraz bahsedebilir misiniz?
Aslında işin en önemli bölümü bu. Markayı isim aşamasından hatta çoğu zaman konumlandırma aşamasından itibaren tescil edilebilecek şekilde yaratmak çok önemli. Yoksa marka yatırımları korunamaz boşa gidebilir ya da başka hukuki sorunlar da ortaya çıkabilir. Çalışmalarımızda isim, logo, konumlandırmayı belirten sözcükler varsa sosyal sorumluluk çalışmaları ve onlara ait logo ve çağrışımları içeren tüm çalışmaların koruma altına alınması çok önemli çünkü gelecekte bunlarla ilgili farklı yatırım fırsatları doğabilir.
http://blog.ankarapatent.com/necdet-kara-markapala-2/
01.07.2011
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder